Orman Mühendisliği Ana Bilim Dalı DoktoraOrman Mühendisliği Ana Bilim Dalı'na ait doktora tez çalışmalarını içerir.http://hdl.handle.net/11772/6712024-03-28T18:32:43Z2024-03-28T18:32:43ZBölmeden çıkarma çalışmalarında atv’lerin çevreye duyarlı ve verimli kullanım imkânlarının araştırılmasıEmir, Tunahttp://hdl.handle.net/11772/64402020-06-03T08:15:04Z2020-01-01T00:00:00ZBölmeden çıkarma çalışmalarında atv’lerin çevreye duyarlı ve verimli kullanım imkânlarının araştırılması
Emir, Tuna
Son yıllarda orman kaynaklarının daha verimli, etkin ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ormanların hassas ormancılık yaklaşımı ile yönetilmesini gerektirmektedir. Bu kapsamda çağdaş teknoloji, her geçen gün insanoğlunun hizmetine farklı materyaller ve metotlar sunmakta ve üretim çalışmalarının gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktadır. Gelişmeler; masraflı, zor ve zaman alıcı olan üretim faaliyetlerinin ekonomik, kolay ve hızlı yapılmasına yöneliktir. Üretim işlerinde mekanizasyonun yeterli düzeyde kullanılmaması maliyeti artırmakta, meşcere ve üretimi yapılan ürünler üzerinde önemli zararlara neden olmaktadır. Ayrıca, planlama hataları, meşcerede kalan ağaçlar, gençlik, üretilen emval ve üretim yapılan alandaki orman toprağı üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Bu nedenle, bölmeden çıkarmada sadece üretim maliyetlerini en aza indiren bir üretim anlayışı değil aynı zamanda meşcere zararlarını minimize eden, daha küçük alanlarda çalışma olanağı sağlayan modern yöntemlerin kullanılması zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışma ile hafif eğimli arazide (% 11-20) bölmeden çıkarma çalışmalarında ülkemizde ilk defa kullanılacak arazi araçları (ATV) ile gerçekleştirilen bölmeden çıkarma çalışmalarının verim ve meşcere zararı açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. ATV’lerin ormancılık çalışmalarında uygulanabilirliğinin araştırıldığı bu tez çalışmasında optimum verim sağlanması amacıyla, farklı metotların ve ekipmanların kullanılması ve buna yönelik uygulamaların ormancılık için geliştirilmesi de planlanmıştır. Ayrıca, operasyonel verimi etkileyen faktörler belirlenerek, verimin arttırılmasına yönelik çözüm önerilerinin sunulması, sürütme faaliyetleri sırasında meşceredeki ağaç ve fidan zararlarının belirlenmesi, orman toprağında oluşan zarar durumunun tespit edilmesi ve zararların en aza indirilmesine yönelik çeşitli önerilerin de geliştirilmesi planlanmıştır. Çalışma ile elde edilecek sonuçların ülkemiz ormancılığında uygulamaya yönelik önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmada, yapraklı türler (kayın) için ortalama 4,06 m3/saat lik iş verimi, ibreli türler (sahilçamı) için ortalama 4,08 m3/saat lik iş verimi elde edilmiştir. Tomrukların bir ucu yerde (3,73 m3/saat lük saatlik verim) ve her iki ucuda havada (4,41 m3/saat lük saatlik verim) taşındığı 1. ve 2. ekipmanlar karşılaştırıldığında beklenildiği gibi tomruğun zeminle temasının kesildiği 2. ekipman için verim daha yüksek olarak bulunmuştur. 1 m3 için ortalama gider, insan ve hayvan gücü ile bölmeden çıkarma çalışmalarında 136,92 TL/m3 iken 4×4 ATV ile yapılan bölmeden çıkarma çalışmalarında 38,79 m3 olarak hesaplanmış, sabit ve değişken masraflar ise sırasıyla; 25,55 TL/saat-39,97 TL/saat olarak bulunmuştur. Gözenek hacmi, tane yoğunluğu ve hacim ağırlığı değerlerinin sürütme faaliyetlerinden sonra daha düşük olduğu tespit edilmiştir. ATV ile üretim yapılmasına imkân tanıyan sürütme şeritlerinin tesis edilmesi amacıyla alandan toplam hacmi 4,017 m3 olan 17 adet ağacın kesilmesi ve alandan uzaklaştırılması gerektiği tespit edilmiştir. Bu oran traktörler ile 2,5 m’lik sürütme şeritlerinin tesisi için yapıldığı takdirde 26,732 m3 olarak tespit edilmiştir.; In recent years, there has been a need in the management of forests through precision forestry approach for a more productive, efficient and sustainable management of forest resources. In this regard, modern technology offers human beings different materials and methods day by day and it allows the production activities to be carried out. Such changes are for more economical, easier and faster ways of costly, difficult and time-taking production activities. Inadequate use of mechanization in the production process increases the cost and cause important damages on both the products and the stand. Moreover, planning failure has negative impacts on the remaining trees of the stand, the products, the youth and the forest soil in the production area. Therefore, it has become compulsory to make use of not only a production concept that minimizes the costs but also modern methods to minimize the stand damages in the wood extraction and enable working in smaller areas. It was aimed, with this study, to evaluate the wood extraction activities conducted with land vehicles (ATV) to be used for the first time in Turkey these activities on the terrains with gentle slopes (% 11-20). In this study, which was carried out to research the convenience of ATVs in forestry activities, it is planned to use different methods and equipment and to develop practices suitable for this. It is also planned to make some recommendations regarding solution proposals in order to increase productivity by determining the factors affecting the operational efficiency, to determine tree and sapling damages in the stand during trawling activities, and to determine and minimize the damages to the forest soil. It is considered that the results obtained from the study are considered to contribute to the national forestry practices. In the study, an average work efficiency of 4,06 m3/hour was obtained for leaved species (beech), while an average work efficiency of 4,08 m3/hour for coniferous species (maritime pine). When the 1st equipment was compared 2nd one, both used for skidding the timber with an end on the ground (a yield of 3,73 m3/hour) and another aloft (a yield of 4,41 m3/hour), efficiency is expectedly higher with the 2nd equipment, when the timber is in no contact with the ground. The average cost for 1 m3 was 136,92 TL/m3 in the wood extraction activities with animal and human power, while it was calculated as 38,79 TL/m3 in the extraction with a 4x4 ATV. The fixed and variable cost was respectively 25,55 TL/hour and 39,79 TL/hour. It was also found that the pore volume, grain density and bulk density are lower after the skidding activities. It was found that 17 trees with a total volume of 4,017 m3 should be cut down and removed from the area in order to establish skidding lines that allow the production with ATV. This rate was found to be 26.732 m3 as long as it is made for the establishment of skidding lines of 2,5 m with tractors.
06.03.2018 tarih ve 30352 sayılı Resmi gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.
2020-01-01T00:00:00ZKorunan alanlarda çatışma yönetimi: Küre Dağları Milli Parkı örneğiYıldız, Damlahttp://hdl.handle.net/11772/5102019-03-15T09:08:20Z2019-01-04T00:00:00ZKorunan alanlarda çatışma yönetimi: Küre Dağları Milli Parkı örneği
Yıldız, Damla
Korunan alanların varlıklarının korunması, kullanımı ve yönetimi konularında çatışmalar yaşandığı literatürde sıkça dile getirilmektedir. Korunan alanların özellikle yerel halk ve diğer paydaşlarla olan etkileşimi göz ardı edilmeden, planlama öncesi ve sonrasında alan yönetimi sürecine bu paydaşların dahil edilmesi faydalı görülmektedir. Korunan alanların yönetiminde katılımcılık ve tampon bölge kavramları Türkiye’de ilk kez Küre Dağları Milli Parkı (KDMP)’nın planlanması sırasında gündeme gelmiştir. Bu çalışmada, KDMP örneğinde korunan alanlarda çatışmanın varlığını ortaya koymak ve bu korunan alan için bir çatışma yönetimi modeli oluşturmak amaçlanmıştır. Korunan alanlar için başlıca ilgi grupları olarak; alandan sorumlu kurum ve kuruluşlar, alandaki yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, yerel halk ve diğerleri (turistler, medya, üniversiteler vb.) şeklinde ele alınmaktadır. Bu çalışmada bu ilgi gruplarının çatışma yönetimindeki önemi araştırılmıştır. 2015-2018 yıllarını kapsayan bu çalışma, arazi gözlem ve incelemelerini, bireysel görüşmeleri, anketleri ve elde edilen verilerin çatışma analizi kapsamında analizini içermektedir. Anketler 110 farklı köyde 425 bireye uygulanmıştır. Ayrıca kamu ve sivil toplum kuruluşlarını temsilen 31 birey ve milli park yönetiminden de 6 birey ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; milli parkın ilanıyla yaşanan olumsuzluklar genel olarak milli parka ve milli park yönetimine mal edilmektedir. Özellikle bilgi eksikliği ve iletişimsizliğin bu alandaki çatışmalarda önemli bir yeri vardır. Genel olarak; milli park uygulamaları, yaban hayatı etkinliği, orman kaynaklarının kullanımı ve turizm etkinliklerinin milli park yönetimi sürecinde çatışmalara sebep olduğu belirlenmiş ve bu çatışmaların yaşanmasındaki nedenler ve olası sonuçlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Bireylerin korunan alanla ilgili çatışma çıkması durumundaki tepkileri ölçülerek, çatışma stilleri belirlenmiş ve bunların uygun çatışma yönetimi stratejileri oluşturulmaya çalışılmıştır. Korunan alanla ilgili herhangi bir çatışma çıkması durumunda yerel halk milli park yönetiminin en çok hükmetme ve kaçınma stilini kullandığını iddia ederken; milli park yönetimi ise problem çözme ve uyma stilini kullandıklarını belirtmiştir.; Conflicts in the protection, use and management of the assets of protected areas are frequently mentioned in the literature. It is considered beneficial to include local people and other stakeholders in the area management process before and after planning, without neglecting the interaction of protected areas particularly with these stakeholders. Buffer zones and participatory approach concepts in the management of protected areas came to the fore for the first time during the planning of the Küre Mountains National Park (KMNP). In this study, it is aimed to disclose the existence of conflict in the protected areas in the case of KMNP and to create a conflict management model for this protected area. The institutions and organizations responsible for the field, local governments, non-governmental organizations, local people and others (tourists, media, universities, etc.) is addressed as the main interest groups for the protected areas. In this study, the importance of these interest groups in conflict management was investigated. This study, which covers the years 2015-2018, includes field observations and researches, individual interviews, questionnaires and analysis of the obtained data within the scope of conflict analysis. The questionnaires were applied to 425 individuals in 110 different villages. In addition, interviews were conducted with 31 individuals representing public institutions and non-governmental organizations and 6 individuals from the national park administration. According to the findings, the encountered problems with the declaration of the national park is generally attributed to the national park and the national park administration. In particular, the lack of information and lack of communication has an important role in the conflicts in this area. Generally, national park applications, wildlife activity, utilization of forest resources and tourism activities have been determined to cause conflicts in the process of national park management and the reasons for these conflicts and possible results have been tried to be determined. Conflict styles have been identified and appropriate conflict management strategies have been tried to be established by measuring the responses of individuals in the case of a conflict in the protected area. In the event of any conflict within the protected area, the local people claimed that the national park administration mostly uses forcing and avoiding style; the national park management stated that they use the problem solving and obliging style.
06.03.2018 tarih ve 30352 sayılı Resmi gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.
2019-01-04T00:00:00ZStep bölgede mammalia sınıfı yaban hayvanları ile araç çarpışmalarının modellenmesi : Kırıkkale-Çankırı karayolu örneğiÖzcan, Ali Uğurhttp://hdl.handle.net/11772/4982019-03-15T09:11:05Z2018-12-30T00:00:00ZStep bölgede mammalia sınıfı yaban hayvanları ile araç çarpışmalarının modellenmesi : Kırıkkale-Çankırı karayolu örneği
Özcan, Ali Uğur
Ulaşım yapılarının yaban hayatı üzerindeki negatif etkileri dünya genelinde hızla artmaktadır. Ulaşım yapıları sadece yaban hayvanı - araç çarpışmaları (YHAÇ) sonucunda hayvanların ölmesine değil ayrıca başta habitatların parçalanması olmak üzere, arazi dönüşümleri, yerleşim yoğunlaşması, kirlilik ve gürültü gibi zararlara da yol açmaktadır. Bununla birlikte, araç kazaları sonucunda insanlar için maddi ve ölümlü sonuçlar ortaya çıkmaktadır. YHAÇ’ların azaltılması için dünya genelinde uygulanan birçok metod bulunmaktadır. Sıcak noktaların belirlenmesi ve ilgili modellemeler bu konuda alınabilecek önlemlerin mekansal olarak nasıl planlanması gerektiğine dair kullanılan en önemli yöntemlerdir. Kırıkkale-Çankırı Karayolu’nda gerçekleştirilen çalışmada i) YHAÇ sonucunda ölen orta ve büyük memeli yaban hayvanı tür ve sayılarının belirlenmesi, ii) YHAÇ sonucunda meydana gelen kazalara ait zamansal ve mesafe özelliklerin analiz edilmesi iii) YHAÇ sonucunda meydana gelen kazalara ait sıcak noktaların belirlenmesi, iv) YHAÇ üzerinde etkili olabilecek yol ve peyzaj özelliklerinin modellenmesi ve v) Kırıkkale-Çankırı Karayolu’nda YHAÇ çarpışması sonucu meydana gelen kazaların azaltılması için çözüm önerileri sunulması hedeflenmiştir. Bu amaç için çalışma süresi boyunca haftada en az bir kere yol üzerindeki YHAÇ sonucu meydana gelmiş ölümlere ait veriler toplanmıştır. YHAÇ yerlerine ait sıcak noktalar CrimeStat3 yazılımında nüve yoğunluk haritaları oluşturularak ve CBS’de ilgili analizler yapılarak incelenmiştir. Kazaların olduğu noktalaraait peyzaj ve yol özelliklerine ait değişkenler arazi ölçümü, hava fotoğrafı ve uydu görüntülerinden elde edilen verilerin istatistik analizleri yapılmış ve logit regresyon yöntemi ile modellenmiştir. Kırıkkale-Çankırı Karayolu’nda Mayıs 2014-Mayıs 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmada araç çarpması sonucunda 9 türden 389 adet orta ve büyük memeli yaban hayvanı kaydedilmiştir. En fazla ölüm 182 adet ile kirpi (Erinaceus concolor)’de olmuştur. Bütün kazaları içeren sıcak noktalar haritasında üç adet çok yüksek yoğunlukta, iki adet yüksek yoğunlukta ve dört adette orta yoğunlukta kümelenme meydana geldiği görülmüştür. Kurulan modelin kaza olan noktaları tahmin etme başarısı %69 gibi yüksek bir orana ulaşmıştır. Modele göre yol hacmi ve yol genişliği olasılık değişimleri yüksektir. Yani yol hacmi ve yol genişliği arttıkça kaza olma olasılığı da artmaktadır. Bu kazaların nerelerde, ne zaman ve ne sıklıkta olduğunun belirlenmesi, hem kazaların azaltılması hem de yaban hayvanlarının göç hareketlerinin güvenli bir şekilde sağlanmasına yönelik doğru stratejilerin alınmasında önem arzetmektedir. Model sonuçlarının yaygınlaştırılması ile farklı alanlardaki habitat parçalanmaları arasındaki yaban hayvanı geçişlerinin daha güvenli bir şekilde olması için alınması gereken önlemlerin en doğru yerlerde alınması sağlanacaktır. Bu yolla biyolojik çeşitliliğin korunmasında ve ölümlerin azaltılmasında önemli katkılar sağlanacaktır. Buna ilave olarak, kazalar sonucu meydana gelen insan ölümleri ve maddi hasarların azaltılması da mümkün olabilecektir. Sonuç olarak, alınacak her önlem veya yapılacak her türlü yapı ekonomik ve ekolojik bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Doğru yere yapılacak her türlü önlem ekonomik olarak bir kazanç olurken, yanlış yapılan her yatırım ekonomik bir kayıp olarak karşımıza çıkacaktır.; The negative effects of transportation structures on wildlife are increasing rapidly throughout the whole world. Transportation structures not only result in animal deaths as a result of wildlife - vehicle collisions (WVC), but also bring damages such as fragmentation of habitats, land use change, density of settlement, pollution and noise. As a result of vehicle collision, material and mortal consequences for people are emerging. There are many methods applied worldwide to reduce wildlife-vehicle collisions. Identification of hot spots and related models are the most important methods of how to plan the measures spatially. The basic aims of thesis, which is conducted on the Kırıkkale-Çankırı Highway, are the following: i) identificate of the locations of the WVC events, ii) analyzed the temporal and distance characteristics of the accident that took place in the result of WVC, iii) identificate of hot spots, iv) modeling the effects of landscape and traffic characteristics on accidents and v) present a solution proposal for the mitigation of accidents. For this purpose, data were collected at least once a week for the deaths from the WVC on the road during the project period. The hotspots of WVC sites were generated by CrimeStat3 software and were in GIS. Variables related to the WVC event points were statistically analyzed by using the data obtained from land survey, aerial photographs and satellite images, and then modeled with logit regression approach. For the study carried out between May 2014 and May 2018 at Kırıkkale-Çankırı Highway, 389 medium and large mammal wild animals of 9 species were recorded. The maximum number of deaths was 182 in the hedgehog (Erinaceus concolor). There were three very high density, two high density and four average medium density clusters in the hot spots map that contains all the accidents. The model has achieved a high rate of 69% to predict accidental points. The model shows that for all species the probability of a fatal accident increases as the traffic volume and road width increases. Determining where, when and how often these accidents occur are important means of reducing both the accidents and the correct strategies for ensuring the migratory movements of wild animals. The dissemination of the model results and the safeguarding of wildlife transitions between habitat fragments in different areas will ensure that the precautions to be taken are taken in the right places. The results of the study will provide significant contributions to the conservation of biological diversity and the reduction of mortality. In addition, it may be possible to reduce human casualties and property damage resulting from accidents. As a result, every measure to be taken, or any structure to be built, will produce economic and ecological results. Any precautions to be taken in the right place will be economically profitable, but every misplaced investment will result in an economic loss.
06.03.2018 tarih ve 30352 sayılı Resmi gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.
2018-12-30T00:00:00ZSosyo-ekonomik durum envanteri ve orman amenajman planlarına yansıtılmasıKaptan, Sinanhttp://hdl.handle.net/11772/4292019-03-15T09:27:05Z2018-02-01T00:00:00ZSosyo-ekonomik durum envanteri ve orman amenajman planlarına yansıtılması
Kaptan, Sinan
Çalışmada, 2008 yılında yürürlüğe giren Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel Planlama’da yer alan sosyo-ekonomik durum envanteri (SEDE) kapsamında orman-halk ilişkilerine yönelik toplanacak bilgilerin nelerden oluşacağı, nasıl değerlendirileceği, plan çalışmalarının neresinde kullanılacağı konusunda çözüm önerileri aranmıştır. Ayrıca sürdürülebilir orman yönetiminin (SOY) genel ilkelerinden çok amaçlı faydalanma ve katılımcılık anlayışına uygun orman amenajman planı yapılması olanakları tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur. Küre Dağları Milli Parkı’na komşu olması, orman ve ormancılık çalışmalarının yoğun olması, yöre halkının orman köylüsünü en iyi şekilde temsil etmesi, göç oranının yüksek olması, alanın Bartın iline yakın olması ve ihtiyaç duyulan verilerin kolaylıkla temin edilebilmesi gerekçeleri ile çalışma alanı olarak Drahna Orman İşletme Şefliği seçilmiştir. Materyal olarak 75 sorudan oluşan hanelere yönelik anket formu, işletme şefliğinin 1967-1986, 1986-2005 ve 2006-2025 yıllarına ait orman amenajman planları ile meşcere tipleri haritaları, suç zabıt kayıt defteri, açma-işgal ve faydalanma defteri, yol şebeke planı ve haritalarından yararlanılmıştır. Ayrıca konuyla ilgili literatür taranması yapılmış, kamu kurum ve kuruluşları, STK’lar ve uzmanların görüş ve önerileri de dikkate alınmıştır. Anketlerden elde edilen veriler SPSS sürüm 22’ye kodlanıp girilerek normal dağılımın kontrolü için Kolmogorov Smirnov ve Shapiro-Wilk-W Testi kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırmalar için Kruskal-Wallis H, Mann-Whitney U ve Dunn Testi, ikili ilişkilerin derecesi ve yönünü belirlemek için Korelasyon Analizi, katılımcı yaklaşımla işletme amaçları ve orman fonksiyonlarını belirlemek için de Faktör Analizi kullanılmıştır. Analizlerden elde edilen sonuçlara göre köyler arasında farklılaşmaya ve katılımcıların orman kaynaklarına bakış açıları, ilişkileri, talep ve önerilerine etki eden demografik faktörlerin hanelerin sahip olduğu nüfus miktarları, cinsiyetleri, yaşları, eğitim ve sosyal güvence durumları olduğu sonucu çıkmıştır. Ekonomik faktörler ise; aylık masraf, ana ve yan gelir kaynakları, hayvan varlıkları, arazi miktarları, konut türleri, ısınma-pişirme kaynakları ve yıllık tüketilen odun miktarlarıdır. Faktör Analizi sonucuna göre orman ürünleri üretimi, doğayı koruma, ekoturizm ve rekreasyon olmak üzere üç adet genel orman fonksiyonu ortaya çıkmıştır. Plan ünitesi genel alanında, 1967 yılı iskân alanlarına 250, 500 ve 1.000 m mesafede oluşturulan üç adet etkilenme bölgesinde ve köy kadastro mülki sınırları içerisinde zamana bağlı olarak gerçekleşen alan değişimleri ortaya konmuştur. Köylerin orman suç sayıları ve kaçak emval miktarları m3, açma ve işgal suçları sayı ve m2 olarak incelenmiştir. 1967-1985 plan döneminde eta miktarı 22.185 m3 iken 1986-2005 planında %37 azalarak 13.884 m3’e düşmüş, 1985 yılında 5.061 olan nüfus miktarı ise %32 oranında azalarak sonraki plan döneminde 3.419 olmuştur. Plan ünitesi genelinde üzerinde ağaç bulunmayan açık alan miktarı 227,6 ha kadar azalmış, normal kapalı orman alanı 2.522,97 ha artarken boşluklu kapalı orman alanları 2.295,33 ha azalmıştır. Sosyal baskının incelendiği etkilenme bölgelerinden 0-250 ve 251-500 m bölgelerinde açık alanlar sırasıyla 24,26 ve 25,31 ha artmıştır. Resmi kayıtlara göre; orman suçu açısından potansiyeli yüksek olan köyler sırasıyla Dereli, Gökpınar ve Köklü köyleridir. Açma, işgal ve faydalanma açısından ise sırasıyla Dereli, Düzköy ve Alıçlı köyleri dikkat edilmesi gereken köylerdendir. Tüm plan dönemlerinde kaçak emvalin %70’ini tomruk %30’unu da odun oluşturmuştur. Çalışma sonucunda orman köylülerinin sosyo-ekonomik durumları tespit edilmiş, orman ve orman kaynaklarına bakış açıları, orman, orman teşkilatı ve köylü ilişkileri çok yönlü ve açık ifadelerle ortaya konmuş, orman köylüleri katılımcılık sürecine dâhil edilerek işletme amaç ve fonksiyonları belirlenmiştir.; In this study, it was sought to find solutions about how the data regarding forest-public relations would be formed, how it would be evaluated and where they would be used in the planning works in the framework of socio-economic status inventory (SESI) in the Ecosystem Based Functional Plans which was put into practice in 2008. Moreover, the possibility of making forest management plan suitable for multi-purpose utilization and participation as sustainable forest management (SFM) was also discussed and some recommendations were made. Drahna Forest Sub-district Directorate was selected as the study area because of the following reasons; it is adjacent to the Küre Mountains National Park, the forest and forestry works are intensively carried out, the local people best represents the forest villagers, there is a high migration rate, it is easy to access the required data since the area is near Bartın province. As the material of the study were utilized a house-holders directed questionnaire of 75 questions, forest management plans of the forest sub-district directorate for 1967-1986, 1986-2005 and 2006-2025 and stand type maps, criminal records books, deforestation, occupation and utilization record books, road system plan and maps. Moreover, a literature review was made and the opinions and suggestions of public institutions and organizations, NGO’s and experts were also taken into consideration. The data from the questionnaires were coded in SPSS edition 22 and Kolmogorov Smirnov and Shapiro-Wilk-W Tests were used for the control of normal distribution. KruskalWallis H, Mann-Whitney U and Dunn Tests for multiple comparisons, Correlation Analysis for determining the degree and direction of bilateral relations and Factor Analysis for determining the directorate’s aims and the forest functions with a participatory approach were used. The analysis results showed that the demographic factors which affect the differentiation between the villages and the participants’ points of view towards the forest resources, and their relationships, demands and suggestions are the population in the households, gender, age, educational and social security status. The economic factors are monthly expenses, main and secondary income sources, animal existences, land quantities, housing types, heating-cooking resources and annually consumed wood. According to the factor analysis, 3 main forest functions arise as the production of forest products, natural protection, ecotourism and recreation. In the general area of planning unit were presented the spatial changes that occurred depending on the time within the administrative boundaries and 3 affected areas formed in the distances of 250, 500 and 1.000m to the residential areas in 1967. The number of forest crimes and illegal forest assets of villages were examined as m3 and deforestation and occupation crimes were examined as m2. While the amount of allowable cut in the planning period 1967-1985 was 22.185m3, it decreased 37% to 13.884 m3 for the period 1986-2005; the population in 1985 was 5.061 and went down 32% and became 3.419 in the following planning period. The amount of open space area without trees decreased 227,6 ha and normal closed forest land increased in 2.522,97 ha while spaced closed forest land decreased 2.295,33 ha. Of the affected areas where the social pressure was analyzed, the open spaces in 250 and 251-500 m regions increased 24,26 and 25,31 ha respectively. According to the registered results, the villages of high potential of crimes are respectively Dereli, Gökpınar and Köklü. Dereli, Düzköy and Alıçlı are the villages that should be respectively worthy of notice in terms of deforestation, occupation and utilization. In all planning terms, 70% of the illegal forest assets are logs and 30% is wood. As a result of the study, the socio-economic statuses of the villagers were determined and their points of view towards forest and forest resources and the relationship between forest establishment and villagers were revealed explicitly in many ways. The forest villagers were involved in the participation process and the management aims and functions were determined.
Tez, yazarı tarafından 01.02.2020 tarihine kadar erişime kısıtlanmıştır.
2018-02-01T00:00:00Z