Edebî bir tür olarak tiyatroda anlatıcı meselesi
Abstract
Tiyatro, tarihi antik çağlara dayanan binlerce yıllık bir sanattır. Tiyatro, bir sahne faaliyeti olmakla birlikte bu sanat dalının yazılı şekilleri olan piyesler tiyatroyu aynı zamanda bir edebî tür yapmaktadır. Bu açıdan tiyatro eserleri hem sahne sanatlarının hem de edebiyat biliminin verileriyle incelenebilir. Bu makalemizde tiyatronun edebî bir tür olarak incelendiği çalışmalarda genellikle göz ardı edilen “anlatıcı” unsurunu ele alacağız. Edebî incelemelerde genellikle tiyatronun bir “anlatma” sanatı olmadığı, bu sebeple tiyatroda anlatıcının yer almadığı belirtilmiş; anlatıcı konusunu ele alanlar ise sadece “karakter anlatıcı” üzerinde durmuşlardır. Biz bu çalışmamızda edebî bir tür olarak tiyatroda anlatıcının varlığına yeni bir yaklaşım getirmeye çalışacağız. Bu konuyu irdelerken düşüncelerimizi desteklemek için Batı tiyatrosundan ve Türk tiyatrosundan çeşitli yazarların farklı piyeslerinden örnekleri inceleyeceğiz. Theatre is an ancient form of art that can be traced back to antique ages. Although it is, primarily, a stage art, pieces make it a literary genre. Therefore, these texts can be scrutinized under the light of stage arts and literature. This paper focuses on “narrator” as depicted in the works that view theatre as a genre in literature. The predominant conception of theatre in literary reviews is that it is not an art of “narration”. Thus, narrator should not have a seat in theatre. If ever, a narrator is mentioned in a literary review, it is the “character narrator”. However, this paper is an attempt to bring a new perspective to the existence of narrator. The ideas introduced here are supported with different pieces written by various authors in the Western and Turkish theatre.