İkinci dil ediniminde hedef ve kaynak dilin sözlüksel altkategorilenme uyumsuzluğu
Abstract
Bir dilde yer alan sözcükler olay, olgu, kavram veya nesneleri soyut ya da somut anlam düzeyinde ifade eder. Bir ya da birden çok ses biriminden oluşan sözcükler bu bağlamda kendilerine ait alt anlam alanlarını da içerir. Sözcükler bu kullanımlarla birlikte değişik biçimbirimler alabilir. Söz konusu biçimler dilin söz varlığı ile dolaysız bir ilişki içerisindedir. Söz varlığı ise dile ait sözcüklerin, sözcük türlerinin, sözcüklere ait kavramların, kalıp sözlerin vb. de olduğu soyut bir sözlüktür. Bir yabancı dili öğrenen bireylerin öğrenmek durumunda olduğu sözcük bilgisi aslında hedef dilin soyut sözlüğüdür. Bu anlamda hedef ve kaynak dil arasındaki sözcük bilgisinin ve bu sözcüklerin gösterge değeri sunduğu anlam alanının ortaya konulması gerekmektedir. Zira yabancı dil öğrenimde görülen sorunlardan biri de tam olarak bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Hedef dilde bulunan bir sözcük-kavram eşleşmesi anadilde bulunmayabilir. Bunun sebebi genellikle kaynak dilin bir üst kavramı dilselleştirmiş olması, kullanıcıların hedef dildeki altkavram için de bu sözcüğü kullanıyor olmasıdır. Öğrenici, bu tür sözcüklerin farkına varma, bağlamında kullanma, eş dizimli sözcükleri öğrenmeye ilk günden itibaren başlamaktadır. Temel seviyeden itibaren öğretilen temenni sözcükleri de dâhil olmak üzere öğrencinin bu sözcüklerin farkına varması gerekmektedir. Dolayısıyla dil öğretiminde de bu tür eşleşme uyumsuzluklarının öğretilmesi temel seviyeden başlanarak öğretim programının içerisinde yer alması gereken önemli bir kavramdır. Bu çalışma Türkçeyi ikinci dil olarak öğrenen öğrencilerin anadillerinde bulunmayan eşleşmelerin Türkçe kullanımlarına etkisini araştırmaktadır. Anadili İngilizce olan; yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyi konularında homojen bir şekilde oluşturulmuş katılımcılar üzerinde yapılan çalışma, literatür taraması ile tespit edilen cümleler üzerinden çalışmanın evrenini oluşturmuştur. Araştırma hakkında bilgilendirilen üç dil düzeyindeki katılımcıların eşleşme uyumsuzluklarını anlayamadıkları ve Türkçedeki anlam farklılıklarını tespit edemedikleri araştırılmıştır. Ortaya çıkan veriler eşleşme uyumsuzluklarının dil öğrenimindeki etkisini göstermektedir. Ortaya çıkan veriler neticesinde eşleşme uyumsuzluklarının dil öğreniminde dikkat edilmesi gereken unsurları ortaya konulmuş, gerekli öneriler sunulmuştur. Words in a language express events, phenomena, concepts or objects at an abstract or concrete level of meaning. İn this context words that consist of one or more phonemes also contein their own sub-meaning fields. Words can take different morphemes with these uses. These forms are in direct relation with the vocabulary of the language. The lexicon, on the other hand, includes the words belonging to the language, the types of words, the concepts of the words the phrases etc. is an abstract dictioanry. The vocabulary that individuals learning a foreign language have to learn is actually the abstract dictioanry of the target language. İn this sense, the lexical knowlegde between target and source language and the area of meaning that these words provide indicative value should be revealed. Because one of the problems in foreign language learning arises at this point. As it is known, the word encountered may be a word in an empty category in the student's native language. The language student begins to learn the target language from the first day, to be aware of such words, to use them in context, to learn syntactic words. The study investigates the effect of the words in the empty category in the mother tongue of the students who learn Turkish as a second language on the use of Turkish. People who has native English; the study, which was conducted on the participants who were homogeneously formed in the subjects of age, gender and education level, formed the sample population based on the sentences determined by the literatüre review. Participants at three language levels, who were informed about the research , were enable to notice the empty categories and identify the differences in meaning on these categories. The resulting data show the effect of the empty category on language learning. As a result of the resulting data, the empty category that should be considered in language leraning are presented and the necessary suggestions are presented.