Mirza Ali Ekber Sabir'in hayatı, edebi kişiliği ve şiirleri üzerine bir inceleme
Özet
Modern Azerbaycan edebiyatının önemli şairleri arasında gösterilen Mirza Ali Ekber Sabir 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyıl başlarında Azerbaycan edebiyatına damga vurmuş önemli isimlerden biridir. Edebi hayatına eski şiir geleneğinde başlayan, zaman içinde yeni şiir anlayışıyla tanışan şair, şiirlerini eski-yeni senteziyle yazar. Mirza Fethali Ahundzade, Seyyid Ezim Şirvani, Abbasgulu Ağa Bakıhanov, Feridun Bey Köçerli, Abbas Sıhhat gibi önemli aydınların çağdaşı olan Sabir; onların şiir anlayışlarından da etkilenir. Özellikle Abbas Sıhhat ve Feridun Bey Köçerli ile yaptığı edebiyat sohbetleri onu yeni şiirle ve gerçekçi anlayışla tanıştırır. Yazar, Feridun Bey Köçerli'nin realist anlayışından etkilenip şiirlerinde bu anlayışı oldukça başarılı bir şekilde kullanır. Mirza Ali Ekber Sabir'in yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda Rusların, Azerbaycan ve Kafkas ülkeleri üzerinde yoğun bir hâkimiyet kurduğunu görmek mümkündür. Türk toplumu baskı altında yaşarken dönemin aydınları tarafından baskının halk tarafından kabul görmemesi için çeşitli yollara başvurulur. Bu yollardan biri şüphesiz ki edebiyattır. Eski-yeni tartışmasının gün yüzüne çıktığı zamanlarda ele alınan ortak konu halkın bilinçlendirilmesi ve Türkçe problemi olurken birçok şair ve yazar çeşitli yayın organlarıyla bu düşünceyi halka yaymayı amaçlar. Söz konusu bu düşüncelerin en büyük savunucusu Mirza Ali Ekber Sabir'dir. Halkın sefalet, cehalet içinde yaşamasını ve adalet duygusundan yoksun bir şekilde hayatını idame ettirmesini hazmedemeyen şair, toplumcu gerçekçi anlayışla şiirleri yazar; toplumun her zerresini şiirlerinde kelimelerin ardına sığdırmayı başarır. Kendi sorunlarını özellikle ailevi problemlerini bir kenara itip sadece halkını ön planda tutar. Halk yolunda da yatağa düşen şair; son nefesinde bile kendini değil, sadece milletini düşünür. Osmanlı coğrafyasına 19. yüzyıl itibariyle baktığımızda toplumcu çizgisini ümmetçi anlayışla birleştiren isim olan Mehmet Akif Ersoy'u görebiliriz. Mehmet Akif'i ve Sabir'i 19. yüzyılda farklı topraklarda aynı düşüncede birleştiren temel kavram halktır. Halkı en iyi şekilde gözlemleyip eserlere aktarmayı amaçlayan iki önemli şair, bu doğrultuda edebiyatımıza imzalarını atarlar. Toplumu, toplumun cehaletini, din adamlarının dini çıkarları uğruna kullanmalarını, toplumdaki zengin-fakir çatışmasını, işçi-çiftçi mücadelesini realist bir anlayışla kaleme alan Sabir'in edebiyat dünyasında kalıcı olmasını sağlayacak unsurları kısa sürede yakalaması oldukça çarpıcıdır. Ancak onun edebiyat dünyasında kalıcı olmasını sağlayan asıl çarpıcı olay Celil Memmedguluzade tarafından çıkarılan Molla Nasreddin dergisidir. Sabir, bu dergide hiciv ve kara mizah üslubunu sade bir dil anlayışıyla besleyerek dönemindeki tüm çarpıklıkları sert bir şekilde dile getirir ve cesur bir şekilde onları eleştirir. "Etimi halk yolunda çürüttüm, ömür yetse de kemiklerimi de halk uğrunda çürütürdüm. " (Taşkesenlioğlu, 2013) diyen şair son nefesinde bile halkını düşünür, hayatının her alanında yaşadığı tüm zorluklara rağmen halkı bilinçlendirmeye çalışır. Onun en büyük düşüncesi toplumunun hürriyet içinde yaşamasıdır. Sabir'in özgürlükçü yanı ve hürriyet düşkünlüğü, onun Osmanlı coğrafyasındaki "vatan şairi" Namık Kemal'in hayat felsefesi ile ortak noktasını oluşturmaktadır. Bu açıdan Namık Kemal'in yazdığı "Hürriyet Kasidesi"ne ve "Vatan Şarkısı"na nazireler yazan Sabir için Namık Kemal'in de etkisinde kaldığını söylemek mümkündür. Her iki şair; yaşadığı dönemi ve toplumu romantik bir biçimde, toplumu aydınlatacak bir dille ele alır. Vatan, onlar için aşktır. Aşk ateşi ile şiirlerini kaleme alan iki şair için tek bir gerçek vardır: "Hürriyet. " Sabir'in şiirlerinin büyük bir bölümü içinde bulunduğu maddi imkansızlar nedeniyle yayımlanmaz. Bu nedenle en büyük isteği şiirlerini kitaplaştırmaktır. Sabir, hayata gözlerini kapamadan önce dostu Abbas Sıhhat'e bu konudaki vasiyetini açıklar ve bu vasiyeti aradan çok zaman geçmeden Abbas Sıhhat tarafından yerine getirilir. Abbas Sıhhat'in yardımlarıyla şiirlerinin bir araya getirildiği bu kitaba "Hophopname" adı verilir. İlk basıldığı andan günümüze kadar üzerinde farklı çalışmaların yapıldığı bu kitap, edebiyat araştırmacıları için geniş bir kaynak olur. Türk ve Azerbaycan edebiyatı için sonsuz bir hazine olan şairin, bugüne kadar yeterince keşfedildiğini söylemek mümkün değildir. Bu çalışmada Türk Dünyası edebiyatları ve Azerbaycan edebiyatı için oldukça önemli olan ve kısa sürede edebiyat dünyasında kalıcılığı sağlayan Mirza Ali Ekber Sabir'in hayatı, edebi kişiliği ve şiirleri üzerine kapsamlı bir çalışma yapmak ve şiirlerini Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktarmak amaçlanmış; bu doğrultuda araştırmalar yapılmıştır. Araştırma yöntemi olarak kaynak taraması tekniği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda Mirza Ali Ekber Sabir'in Azerbaycan edebiyatında yeni edebiyatın öncülerinden olduğu, şiirleriyle çağlar ötesine seslendiği görülmüştür. Mirza Ali Akbar Sabir, who is shown as one of the important poets of modern Azerbaijani literature, is one of the important names who left their mark on Azerbaijani literature at the end of the 19th century and the beginning of the 20th century. Sabir, who started his literary life in the tradition of old poetry, became acguainted with the new understanding of poetry in time, and writes his poems with the synthesis of old and new. Sabir, a contemporary of important intellectuals such as Mirza Fethali Ahundzade, Sayyid Ezim Shirvani, Abbasgulu Bakuhanov, Feridun Bey Köçerli, Abbas Sıhhat; influenced by their understanding of poetry. In particular, his literary conversations with Abbas Sıhhat and Feridun Bey Köçerli introduced him to new poetry and a realistic understanding. Considering the period in which Mirza Ali Akbar Sabir lived, it is possible to see that the Russians established an intense dominance over Azerbaijan and Caucasian countries. While Turkish society was living under oppression, various ways were used by the intellectuals of the period to prevent oppression from being accepted by the public. One of these ways is undoubtedly literature. When the old-new debate came to light, the common issue was raising public awareness and the Turkish problem, while many poets and writers aim to spread this idea to the public through various publications. The greatest defender of these ideas is Mirza Ali Akbar Sabir. The poet, who cannot digest the people's living in misery, ignorance and living their lives without a sense of justice, writes poems with a socialist realist understanding; He manages to fit every particle of society behind the words in his poems. He puts aside his own problems, especially his family problems, and keeps his people in the foreground. The poet who fell into bed on the way of the people; Even in his last breath, he only thinks about his nation, not himself. When we look at the Ottoman geography as of the 19th century, we can see Mehmet Akif Ersoy, the name who combines his socialist line with an ummatist understanding. The basic concept that unites Mehmet Akif and Sabir in the same thought in different lands in the 19th century is the people. Two important poets, who aim to observe the people in the best way and transfer them to works, put their signatures on our literature in this direction. It is guite striking that Sabir, who wrote the society, the ignorance of the society, the use of the clergy for their religious interests, the conflict between the rich and the poor in the society, the worker-farmer struggle with a realistic understanding, achieved permanence in the world of literature in a short time. However, the most striking event that made him permanent in the literary world was the Molla Nasreddin magazine published by Celil Memmedguluzade. In this magazine, Sabir nourishes the satirical and dark humor style with a simple language, ehpressing all the distortions of his period harshly and criticizing them boldly. "I rotted my flesh in the way of the people, even if life was enough, I would also rot my bones for the sake of the people. " The poet, who says, thinks of his people even in his last breath, tries to raise awareness of the people despite all the difficulties he has ehperienced in every aspect of his life. His greatest thought is that his society should live in freedom. This libertarian side of Sabir and his fondness for freedom form his common point with the life philosophy of Namık Kemal, the "homeland poet" in the Ottoman geography. Both poets deal with the period and society in which they lived in a romantic way, in a language that will enlighten the society. Homeland is love for them. There is only one truth for two poets who write their poems with the fire of love: "Hürriyet. " It is possible to say that Namik Kemal was also influenced by Sabir, who wrote poems to "Hürriyet Kasidesi" and "Homeland Song" written by Namık Kemal. Most of Sabir's poems are not published due to financial difficulties. For this reason, his greatest desire is to publish his poems as a book. Before he dies, Sabir ehplains his will on this subject to his friend Abbas Sıhhat, and this will is fulfilled by Abbas Sıhhat not long after. This book, in which his poems were brought together with the help of Abbas Sıhhat, is called "Hophopname". This book, on which different studies have been carried out from the time it was first published to the present, becomes a vast resource for literature researchers. It is not possible to say that the poet, who is an endless treasure for Turkish and Azerbaijani literature, has been sufficiently discovered until today. In this study, it is aimed to make a comprehensive study on the life, literary personality and poems of Mirza Ali Ekber Sabir, who is very important for the Turkish World and Azerbaijani literature and who has ensured his permanence in the literary world in a short time, and to transfer his poems from Azerbaijani Turkish to Turkey Turkish; Research has been done in this direction. As a research method, the literature review technique was used. As a result of the study, it has been seen that Mirza Ali Ekber Sabir is one of the pioneers of new literature in Azerbaijani literature and addressed the ages with his poems.