Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorAltay, Ahmet
dc.contributor.editorDemir, Hüseyin
dc.contributor.editorKarakök, Tunay
dc.date.accessioned2019-10-28T07:58:21Z
dc.date.available2019-10-28T07:58:21Z
dc.date.issued2019
dc.identifier.citationAltay, A. (2019). Bulgaristan Rila Manastırı Kütüphanesindeki tarih ve kültür mirası. H. Demir ve T. Karakök (Yay. Haz.). Dil-Edebiyat ve Tarih Araştırmaları içinde (ss. 267-286). İstanbul: Hiper Yayın.en_US
dc.identifier.isbn9786052813850
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11772/1952
dc.description.abstractManastır kavramı kelime olarak “tek, yalnız” anlamına gelen Grekçe monostan türetilen ve münzevi hayat biçimini tercih edenlerin (monachos) yaşadığı yerleri ifade eden monasterionun Türkçe’deki karşılığıdır (Gürkan, 2019: 558). Kendilerini dine adamış, münzevilerin dünya ile iletişimlerini keserek yaşadıkları mekânlar (Ayabak, 2018: 1) olan manastırları “belli bir topluluğa mensup fertlerin çalışma, eğitim ve ibadetlerini tamamen Tanrı’ya has kılmak üzere, toplumdan ayrı bir şekilde, topluluk halinde yaşayabilmelerini temin amacıyla düzenlenmiş olan yapı, ya da yapılar topluluğu” (Kingsley, 2013: 350) olarak da tanımlamak mümkündür. Hristiyanlığın kuruluş yıllarında manastırlar dan söz etmek mümkün olmasa da (Altındal, 1995: 36), bu kurumların Hıristiyanlık dünyasında özel bir yeri ve anlamı vardır. Manastırlar 3. asrın sonlarından itibaren Hıristiyanlığa girmiştir. İlk Hristiyan manastırının kurucusu Aziz Antonios (251-356)’dur. Antonios, şehirdeki hayattan uzaklaşıp dininin öngördüğü biçimde tamamen yoksul bir şekilde ve tabiat ile baş başa yaşayarak Tanrı’ya dua edebilmek için çöle sığınmıştır. Yıllarca çölde münzevi bir biçimde ibadet ve dua ederek yaşayan Aziz Antonios’a özenen başka insanlarda ortaya çıkınca Mısır’ın Keranis şehri yakınlarında ilk çöl manastırı kurulmuştur (Türkan, 2003: 39). Kısa süre içerisinde manastırlar buradan tüm Hristiyan dünyasına yayılmıştır. Hıristiyan dünyasında kurulan ilk manastırların, kiliselerden bağımsız, hatta onlara alternatif manevi bir otorite özelliği taşıdıkları görülmektedir. Ancak bu bağımsız yapı uzun sürmemiş kısa bir süre içerisinde kiliseler manastırları kendi sistemlerine entegre etmişler ve entegrasyon sürecinden sonra kiliseler ile manastırlar arasında karşılıklı etkileşimler ve dönüşümler yaşanmıştır (Baş, 2013: 187). Ortaçağ Hristiyan dünyasında manastırlar, bir başrahip ya da baş rahibenin yönetiminde bir arada yaşayan rahip veya rahibeler topluluğunu barındıran bina ya da binalar topluluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Manastırların işlevleri ve keşişlerin ihtiyaçlarına göre manastır mimarilerinde farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Bununla birlikte birçok manastırda yüksek duvarlarla çevrili ve tek girişli geniş bir avlunun etrafına yerleştirilmiş bahçe ve keşiş hücrelerinin yanı sıra daha küçük bir avluya bakan kilise, yemekhane, kütüphane, toplantı odası ve mezarlık gibi birimler bulunmaktadır (Gürkan, 2019: 560). Kilise kurallarına göre örgütlenen manastırlar, kendi mülkleri olan araziler üzerinde kurulur ve manastır rahipleri sahip oldukları arazileri işletirlerdi. Manastır ahalisi genellikle ekilen arazilerden temin edilen ürünlerle kapalı bir ekonomi içinde hayatlarını sürdürürlerdi. Manastırlarda yaşayanların büyük bir kısmı kendilerini Tanrı için çalışma, dua, okuma ve araştırmaya adamış insanlardan oluşmaktaydı (Polat, 2004: 75). Bu kurumlarda başrahip dışında; keşişler, ayin eşyası muhafızı, hastabakıcı, vekilharç ve konuk ağırlayıcı vb. çalışanlarda bulunmaktaydı (Türkan, 2003: 38). Manastırların temel işlevi insanlardan ve kalabalıklardan uzaklaşıp münzevi bir hayat sürdüren ve Tanrıya adadıkları hayatlarını ibadet ve duayla disipline etmeye çalışan keşişlerin maddi ve manevi gereksinimlerini karşılamaktır (Baş, 2013: 184). Bununla birlikte tarih boyunca manastırlar mezkûr fonksiyon ları dışında; öksüz, yetim, kimsesiz, yaşlı, sakat, zihinsel özürlü, aile içi şiddete maruz kalmış kadınlar vb. bakıma muhtaç veya toplumdan dışlanmış birçok insana kapılarını açmıştır. Tahtını kaybeden krallar ve görevine son verilen patriklerin yanı sıra isyancılar için dahi manastırlar kaçış veya sürgün yeri olmuştur. Manastırların birçoğu hastane hizmeti sunmuş ve ihtiyacı olanlara yiyecek, giyecek ve para dağıtımı gibi düzenli yardımlar yapmıştır. Özellikle ortaçağ Avrupa’sında eğitsel faaliyetler manastırların ayrılmaz bir parçası olmuş, manastırlar zengin kütüphaneleriyle dönemin entelektüel ve kültürel gelişimine, sanat hayatına katkı sağlamışlardır (Gürkan, 2019: 560). Manastırlarda bulunan kütüphaneler manastır hayatının önemli unsurlarından biridir. Manastır kütüphanelerinin en önemli kullanıcıları elbette keşişlerdi. Zira kitap okumak keşişlerin görevlerinden biriydi. Ayrıca bazı manastır kütüphanelerine manastır dışındaki yabancıların da girmesine izin verilmekteydi. Hatta yabancı kullanıcılara belli bir ücret karşılığında ödünç kitap bile verilmekteydi (Toplu, 2000: 426). Manastır hayatının yayılmaya başladığı ilk dönemlerde kütüphaneler genellikle manastırın dehlizinde oluşturulmaktaydı. Manastıra gelen kitaplar buralarda muhafaza edilmekte, başta keşişler olmak üzere tüm kullanıcıların hizmetine burada sunulmaktaydı. Kütüphane mekânları kullanılmadığı zaman kilitli bırakılmaktaydı. Manastır kütüphaneleri ortaçağda dönemin diğer kütüphane türlerine göre zengin bir dermeye sahipti. Kütüphanedeki kitapların bazıları kopyalanarak bazıları da dışarıdan getirtilerek ya da bağışlar yoluyla dermeye dâhil ediliyordu. (Ülgen, 2012: 334). Ortaçağ Hristiyan manastırlarındaki kitaplık ve “scriptoria”larda (kitap kopyasının yapıldığı odalar) yapılan kopyalama çalışmaları da kütüphane hizmetleri açısından oldukça önemlidir. Buralarda kutsal metinler, kilise babalarının ve azizlerin hayatları ve yazdıkları, dua kitapları, ilahi kitapları, Latince yazılmış klasikler gibi pek çok eser kopyalanmıştır. Ayrıca başka manastırlardan, katedrallerden, kalelerden ve saraylardan da elyazmaları ödünç alma yoluyla temin edilmiş ve kopyaları çıkartılmıştır. Manastırlarda özellikle tarih alanında oldukça değerli çalışmalar yapılmıştır (Leclercq, 2003: 155). Manastırlarda tek görevi kitaplıklarda bulunan metinleri incelemek ve bunları diğer keşişlere öğretmek olan ilim adamı keşişler de bulunmaktaydı. Ortaçağ manastırlarında yaşayan keşişler, içinde oldukları topluma göre oldukça fazla bilgi ve birikime sahiptiler. Örneğin 10. ve 11. asırlarda, Avrupa’da el yazmalarını yazan kişilerin %50’si, 14. Asırda ise % 25’i keşişlerdi. Yine ortaçağ Avrupası’ndaki, okur-yazar insanların büyük bir kısmını keşişler ve rahipler oluşturmaktaydı. Bu bağlamda Ortaçağ Avrupa’sının bilim, sanat ve edebiyat alanındaki öncü insanlarının büyük bir çoğunluğunun manastırlarla bağlantılı kişiler olması bir tesadüf değildir (Ülgen, 2012: 344). Bu çalışmada Ortaçağ Ortodoks Hristiyanlığının en önemli manastırlarından birisi olan Rila Manastırı ve Kütüphanesi’nin genel bir değerlendirilmesi yapılacaktır. Ancak asıl konuya girmeden önce Bulgaristan’daki manastırlar hakkında ana hatlarıyla bir bilgilendirme yapmak faydalı olacaktır.en_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherHiper Yayınen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/restrictedAccessen_US
dc.subjectManastır kütüphanelerien_US
dc.subjectRila Manastırı kütüphanesien_US
dc.subjectBulgaristanen_US
dc.subjectMonastery librariesen_US
dc.subjectRila Monastery libraryen_US
dc.titleBulgaristan Rila Manastırı kütüphanesindeki tarih ve kültür mirasıen_US
dc.typebookParten_US
dc.description.version1en_US
dc.contributor.departmentBartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümüen_US
dc.contributor.authorID0000-0002-2758-5999en_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster