Bedenselleşmiş biliş kavramı bağlamında “beden-ötesi biliş”: tarihsel-kültürel psikoloji paradigmasının etkisi
Özet
Bilişsel davranışı tarihsel-kültürel bir bağlam içerisinde o davranışı üreten ya da bir davranışı öğrenen bireyin üyesi olduğu toplumsal ve kültürel çevrenin bir ürünü olarak ele alan Vygotsky ve Luria’nın kuramsal yaklaşımları batı psikolojisinde oldukça geç yıllarda popüler hale gelmeye başlamıştır. Tarih-sel-kültürel paradigma olarak da tanımlanan bu yaklaşım 1930’lu yıllardan itibaren bilişsel davranışı ve insan bilişsel sistemlerin gelişimini salt ontogenetik temelli ve merkezi sinir sisteminin izole gelişi-minin nihai ürünleri olarak değerlendirilen yürütücü işlevlerin olgunlaşmasından daha öte, organizma-içi ve organizmanın içinde bulunduğu bilhassa kültürel çevre ile etkileşimi içerisinde bütünleşik olarak ele alan bir yaklaşım olarak inşa edilmiştir. Buna mukabil geleneksel bilişselci yaklaşım ise bilişsel dav-ranışı ve bilişsel gelişimi merkezi sinir sisteminin bireye ve türe özgü gelişiminin bir ürünü olarak uzun yıllar boyunca neredeyse kapalı bir devre ekseninde değerlendirmiş, içsel temsiller gibi merkezi ve hipo-tetik süreçlere güçlü bir vurgu yapmış bulunmaktadır. Öte yandan, son yıllarda gerek insan ve gerekse, omurgalı-omurgasız, diğer canlıların ilk bakışta son derece karmaşık ve mutlaka aracı-bilişsel süreçlere yapılabilmeleri için gereksinim varmış gibi görünen çok çeşitli davranışların görece basit algısal-motor düzenlemeler ile merkezi bir işlemciye gerek duymaksızın yapılabildiği yönündeki bulgular biliş kavra-mının klasik manada ele alınandan daha sade ve daha genel bir mekanizmanın ürünü olabileceğine işaret etmiş bulunmaktadır. Bilişsel psikolojide ve eğitim psikolojisi gibi ilgili uygulamalı alanlarda esastan önem arz eden bir paradigma değişimine işaret eden bu durum, ilerlerken bu ilerleyişin önceki alternatif kuramsal yaklaşımların yeniden ele alınması üzerinden işlemesi, hem psikoloji tarihi bakımından hem de bilim tarihi bakımından ilginç ve önemli bir değişim süreci niteliğini bünyesinde barındırmaktadır. The theoretical approaches of Vygotsky and Luria, who deal with cognitive behavior as a product of the social and cultural environment in which the individual produces a behavior or learns a behavior in a historical-cultural context, have become popular in western psychology in the late years. Beginning from 1930’s this approach, also known as cultural-historical paradigm, has evaluated cognitive behavior and development of human cognitive systems as not just an end-product of a maturation of ontogeni-callu based isolated development of central nervous system, but indeed it was built as an approach con-sidering these processes as integrated especially within a cultural frame in which interaction of inner and outer environmental factors surrounding organism take place. However, the traditional cognitive approach has evaluated cognitive behavior and cognitive development as a product of the individual and species-specific development of the central nervous system for many years almost as a closed circuit structure and has strongly emphasized central and hypothetical processes such as internal representa-tions. On the other hand, recent findings, comprising humans and vertebrates, and invertebrates as well, indicate that various cognitive functions that seem to demand a central processor to be accom-plished at first glance can be achieved without central processing which raises the possibility that cog-nition might be a product of a more simplistic and general mechanism. This situation, which points to paradigm change that is important from the merits of cognitive psychology and related practical areas such as educational psychology, is an interesting and important change in terms of the history of psy-chology and the history of science.