Türk ve Arap yakınlaşmasının stratejik önemi
Özet
Fizikteki merkez ve merkezkaç kuvvetlerinin kütleye etkilerinin benzerini uluslararası ilişkilerde merkezi güçler arasında savrulan devlet ve devletçikler Şeklinde görmek mümkündür. Merkezi güç zayıfladıkça merkezkaç kuvvetlerin çekim alanı tehdidi bağlamakta ve bu alana giren ülke ve devletler kaos ve kargaşadan kurtulamamaktadır. Siyasi tarih içinde bu konuyla ilgili hacimli bölümler bulmak mümkündür. Mesela Selçuklu Devleti‟nin Moğol afeti sonrasındaki durumu tarihe “Tavaif-i Müluk” olarak geçen bir kargaşa döneminin adı olup, ancak Osmanlı Devleti gibi güçlü bir merkezi kuvvetin tarih sahnesine çıkması ile bertaraf edilebilmiştir. Küresel bir siyasi güç olan Osmanlı Devleti‟nin Birinci Cihan Harbi ile tarih sahnesinden silinmesi de farklı bir tavaif-i müluk tablosunu ortaya çıkarmıştır. İslam Dünyası‟nın bu merkezi gücü geriye çekilince Batılı güçlerin çekim alanına giren İslam ülkeleri bir müddet sonra sureten bağımsızlıklarını kazanmış olsalar da gerçekte Batılı güçlerin kontrolü altından çıkamamışlardır. Batılı güçler tarafından kaynakları insafsızca sömürülen bu ülkelerin merkezi bir güç teşkil ederek kendi çekim alanlarından kaçmaması için de düşmanlıklar ve ihtilaf noktaları icat edilmiştir. Bunların içinde tesirleri itibariyle en yıkıcısı, Batılı güçlerin Filistin topraklarında toplama nüfusla bir İsrail Devleti kurmaları olmuştur. ABD ve Batılı güçlerin ileri karakolu gibi hareket eden bu Devlet, sağlanan sınırsız himaye altında çevresi için hem nükleer bir tehdit kaynağı, hem de kontrolsüz bir güç olarak terörist faaliyetlere girişmekten çekinmemiştir. En son icraatı ABD ve NATO çerçevesinde Batılı ülkelerin müttefiki konumundaki Türkiye‟nin Gazze‟ye yardım götüren sivil vatandaşlarını uluslararası sularda vahşice öldürmek olan bu Devlet, farkında olmadan ortaya çıkmaya çalışan yeni bir merkezi güce destek sağlamaktadır. Bu güç Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra NATO için komünizm yerine yeni tehdit unsuru olarak ikame edilen İslam dünyasının birliği ve gücüdür. Bu gücü oluşturan iki temel dinamikten birisini Osmanlı Devleti‟nin varisi olan Türkiye teşkil ederken diğer ayağını da tavaif-i müluk pozisyonuna düşen Araplar oluşturmaktadır. Tarih sahnesine tekrar çıkmaya hazırlanan bu merkezi güç Batılı güçlerin yörüngesindeki parçaları tekrar çekim alanına dâhil etmeye adaydır. Batılılar tarafından erken fark edilen bu durum “Yeni Osmanlıcılık” adı ile engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak “Arap Baharı” denilen hürriyet ve demokrasi rüzgârlarının uyandırdığı Arap halklarının Batı‟nın çekim alanının dışına çıkarak Türkiye ile siyasi hulus birliğine gitmesi geri dönülmez bir mesafe almıştır. Bu çalışmada ABD menşeli Büyük Ortadoğu Projesi‟nin (BOP) “Arap Baharı” ile alacağı şekil ile Türk-Arap yakınlaşmasının “Ortadoğu sorunu” olarak adlandırılan meseleyi çözme gücü ele alınacaktır.