Some suggestions for prospective and professional translators in the post-editing of machine translation outputs
Abstract
With the development of technology, jobs once performed by a human have now been undertaken by machines with
advanced software. As a result, everyday life becomes more manageable in most areas, and new working areas have
appeared. Translation has also been affected by these innovations. When developing the Skopos Theory, Reiss and
Vermeer (1984) defined a translator as a cultural/bilingual expert responsible for interlingual and intercultural
communication. In those years when the expert identity of the translator was explained, computers were not ordinary,
and translators generally worked isolated behind closed doors. Nonetheless, in the twenty-first century, the need for
translation increased, and new areas of expertise in translation have become widespread. Audiovisual translation,
game translation, localization, and post-editing are, for example, a few of them. Based on a descriptive approach, the
study handles the concept of post-editing, a new activity a translator can undertake in a translation project, by
offering some suggestions through samples to prospective and professional translators. These suggestions may be
helpful in the translation of the text to be correctly received by the target audience. It is hoped that these suggestions
will be beneficial in increasing the quality/clarity of translation and productivity. While the definition of post-editing
is explained in detail, it is observed that the post-editing process within the translation projects might vary from
translation to translation. Individual translators might obey different approaches during the post-editing of raw
translations. One of the primary reasons can be that the concept of post-editing is not understood well by prospective
translators. This can cause some problems when they graduate. Because translators blindly sticking to machine
translation may plagiarise unconsciously in translation instead of applying to post-editing as it should be. Therefore
the translator may not reflect their expertise in translation. This situation may return to making less effort in
translation over time and pose an ethical problem. However, through the post-editing, the translator gives the final
version to the raw output. The translator's identity should always be at the forefront, though. Because even though
the translators spend less time during the translation compared to previous periods, or at least the time wasted in
translation has been compensated by new technologies, the translator is an expert in knowing when and under what
conditions he/she will interfere with the translation thanks to his/her professional identity. In this way, the translator
can determine whether light or full post-editing is required by positioning himself/herself in the translation process
and considering the text type/traditions. Then the translated text can give an impression as if it were translated
following the correct post-editorial decisions. This is necessary for making the mechanical structure of the text
produced by the machine humanized Teknolojinin gelişmesi ve insan gücüyle yapılan işlerin gelişmiş yazılımlar içeren makinelerce yapılmasıyla, hayatımız çoğu alanda kolaylaşmış, yeni iş alanları ortaya çıkmıştır. Çeviri de bu yeniliklerden etkilenmiştir. Skopos Kuramını geliştirirken Reiss ve Vermeer (1984) çevirmeni diller ve kültürler arası iletişimi sağlayan iki kültürlü ve iki dilli uzman olarak değerlendirmiştir. Çevirmenin uzman kimliğinin tanımlandığı bu yıllarda bilgisayar kullanımı yaygın değildi ve çevirmenler kapılı kapılar ardında çalışan kişilerdi. 21. yüzyıla gelindiğinde çeviri ihtiyacı artmış, çeviride yeni uzmanlık alanları belirmiştir. Görsel işitsel çeviri, oyun çevirisi, yerelleştirme, post-editing bunlardan birkaçıdır. Betimleyici yöntemle hazırlanan bu çalışmada çevirmenin bir çeviri projesinde üstlenebileceği yeni bir iş alanı olan post-editing incelenmiş, gerek çevirmen adaylarına gerek çevirmenlere örnekler üzerinden öneriler sunulmuştur. Bu öneriler çeviri metnin erek kitle tarafından gerektiği gibi alımlanabilmesi için faydalı olabilir. Önerilerin çeviride üretkenlik kadar kaliteyi/anlaşılırlığı artırabileceği umulmaktadır. Ayrıca incelemede post-editing’in literatürdeki tanımı netken, Türkçeye veya Türkçe'den yabancı dillere yapılan çeviriler değerlendirildiğinde post-editing sürecinde çeviriden çeviriye değişkenlik olabildiği, ham çıktının insan çevirmen tarafından son düzenlemesi yapılırken uygulanan yaklaşımların kişiden kişiye değişebildiği görülmüştür. Bunun nedenlerinden biri temelde çeviri öğrencilerinin post editing işlemini yeterince anlayamamaları olabilir. Bu da mezun oldukları dönemde bazı sorunlara yol açabilmektedir. Zira makine çevirisine çok alışan çevirmenler yeterince post-editing işlemine başvurmayarak istemsizce çeviride intihale davetiye çıkarabilmekte ve çeviri metinde uzman kimliklerini yansıtamamaktadır. Bu durum zamanla hazırcılığa dönebilmekte, etik bir sorun teşkil edebilmektedir. Ancak post-editing sürecinde çevirmen çeviri yapmanın dışında ham çıktılara son halini verse de çevirmen kimliği de ön planda olmalıdır. Zira çevirmenin geçmiş dönemlere kıyasla çeviri yaparak geçirdiği zaman azalsa ya da en azından çeviride kaybettiği süre yeni teknolojilerle giderilmiş olsa da çevirmen kimliği sayesinde ne zaman/hangi koşullarda çeviriye müdahale edileceği bilinebilir. Böylelikle çevirmen çeviri sürecinde kendini konumlandırarak ve metin türü/geleneklerini göz önünde bulundurarak hafif mi tam mı post editing gerekip gerekmediğini tespit edebilir. Bu açıdan çevirmenin elindeki çeviri, doğru post-editing kararları ardından çevrilmişçesine izlenim oluşturabilir. Bu, ham çıktıyı insansı kılmada gereklidir.