Osmanlı matbuatında yapma diller
Abstract
Volapük (1879) ve Esperanto (1887) başta olmak üzere ortak ve evrensel bir dil oluşturmak amacıyla ortaya çıkan yapma dil girişimleri 19. yüzyılın son çeyreğinde ve 20. yüzyılın başında dünya basınında geniş yankı bulmuştur. Osmanlı matbuatında da bu popüler konuya duyarsız kalınmamış; konuyla ilgili makale ve kitaplar hazırlanmış; Volapük ve Esperanto'ya dair kitaplar tüm dünyada rağbet gördükleri yıllarda Osmanlı Türkçesine aktarılmıştır. Bu makalenin amacı yapma dillerle ilgili Osmanlı matbuatında yer alan -çoğu günümüz Türkçesine aktarılmamış- çalışmaları tanıtmak ve Osmanlı aydınının "lisân-ı umûmî" olarak nitelendirdiği bu dillere yaklaşımını tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda Osmanlı matbuatında yapma dillerle ilgili 1893-1917 yılları arasında çıkan altı kitap ve Servet-i Fünun dergisindeki beş makale üzerinde durulmuştur. Eserler incelendiğinde Osmanlı aydınının, teknolojik gelişmelerle giderek küçülen dünyada dil bilmeme probleminin açtığı sorunlara çözüm getiren, kısa zamanda kolayca öğrenildiği iddia edilen, herhangi bir millete ait olmayan, barışın anahtarı diye lanse edilen, "tarafsız" olarak nitelenen yapma dillere sıcak baktığı görülmektedir. The first attempts at a constructed language to create a common and universal language, in particular Volapük (1879) and Esperanto (1887) in the last quarter of the 19th century and beginning of the 20th century, had wide repercussions in the world press. The Ottoman press was also not indifferent to this popular topic, with articles and books being written on the subject such as books about Volapük and Esperanto that were translated into Ottoman Turkish during the years when they were in demand all over the world. The purpose of this article is to introduce the works that occurred in the Ottoman press regarding these constructed languages, most of which have not been translated into modern Turkish, and to describe the approach Ottoman intellectuals took toward these languages that they described as lisân-ı umûmî [the language of public life]. For this purpose, the study focuses on six books from the Ottoman press and five articles from the journal Servet-i Fünûn that were published between 1893-1917 on constructed languages. Upon examining these works, the Ottoman intellectuals are seen to have had positive views about constructed languages, to have claimed them to be easily and quickly learned and to belong to any nation, to have introduced them as the key to peace, and to have described them as neutral, which offered a solution to the problems caused by the lack of those able to speak a foreign language in a world that was getting smaller and smaller alongside the technological developments